BASMACI ABDİ EFENDİ
1787-1851
Basmacı Abdi Efendi’nin hayatı hakkında sahip olduğumuz
bilgi sınırlıdır. 1787 yılında İstanbul Davudpaşa’da doğdu. 8 yaşlarında iken
babasının ölümü üzerine, kendisini,
yaşça oldukça büyük ağabeyi ve üç yaş küçük kızkardeşi ile birlikte hayat
mücadelesi içinde buldu. Kapalıçarşı’da Yemeni basmacılığı yapan bir iş yerine
girerek çalışmağa başladı. 10 yıl kadar burada çalıştı. “Basmacı„ lâkabını bu
yüzden almıştır. 18 yaşlarında şansını değiştiren bir olay şöyle yaşanmıştır.
Basmacı Abdi Efendi bir gün kızkardeşi ile Merdivenköyü’nde oturan akrabalarını
ziyarete gidiyorlarmış. Uzunçayır denilen yerde bir ara dinlenmek üzere
otururlarken, Basmacı Abdi Efendi, o ara bir şarkı okumaya başlamış. Tesadüfen
“tebdîl-i kıyafet„ olarak oradan geçen III. Selim, son derece etkileyici ve
parlak olan bu sesi duyar duymaz durmuş ve dikkatle dinlemiş, daha sonra
musahiblerine bu çocukla ilgilenilip, Enderun’a alınmasını emretmiş, böylece
Abdi Efendi’nin saray hayatı başlamış.
Basmacı Abdi Efendi’nin Enderun’da kendisine verilen
kültür ve musıki derslerinde başarılı olduğu kısa bir süre sonra meydana çıktı.
1808 yılında III. Selim’in öldürülmesinden sonra II. Mahmud döneminde sarayın
seçkin hanendeleri arasında görülmeye başlandı. 20 yaşlarında Padişah
müezzinleri arasına girmiş olması onun sesi hakkında bize yeterli fikir verir.
Abdi Efendi’yi hanende olarak huzur fasıllarında
görmekteyiz. 1823 yılında yapılan bir gezintide Dede Efendi, Kömürcü-zade Hafız
Efendi, Tanburi Numan Ağa, Kemani Ali Ağa, Suyolcu Salih Efendi gibi dönemin
güçlü sazende ve hanendeleri arasında ismi geçmektedir.
Basmacı Abdi Efendi, Padişah müezzinliği 30 yıldan fazla
sürdürmüştür. II. Mahmud zamanında
kurulan Mızıka-yı Hümayun’a hoca olarak atanmış ve bu görevde 5 yıl kadar
kalmıştır. Daha sonra Basmacı Abdi Efendi, Kabataş’ta satın aldığı evde ömrünü
tamamlamış 18 Mart 1851 yılında ölmüştür. Maçka mezarlığında toprağa verilen
Abdi Efendi’nin mezar taşında “Musahib-i Şehriyari’den sersazende Es-seyyid
Abdi Efendi„ yazması ve “sersazende” olarak tanımlanması onun bir sazı çok iyi
derecede çaldığını göstermektedir. Fakat bu sazın ne olduğu konusunda günümüze
bir bilgi ulaşmamıştır.
III. Selim döneminin coşkusunu genç yaşlarında iken
yaşayan Basmacı Abdi Efendi’nin günümüze ulaşan parçaları 13 tanedir.
Yapmış olduğu şarkılardan, güftesini “Haşim„in yazdığı
“Gülşen-i ezhâr açtı her yana„
Mâhûr makamındaki şarkısı
gerçekten bestelenme amacına uygun, san’atlı ve klâsik anlayışı üslubunda
barındıran bir şarkıdır. II. Mahmud’un, Beşiktaş sırtlarında yaptırdığı bir “Kasr„ için bestelenmiştir.Bu şarkı için
İbnül-Emin Mahmut Kemal İnal şunları
anlatmaktadır: “Bu şarkıyı ilk defa olarak
Reji Komiseri Nuri Bey merhumun Yakacıktaki evinde ,kız öğretmen okulu
hocalarından Beypazarlı Halil Efendi’den dinlemiştim.Nuri Bey gibi
ben de pek beğenmiştim.Bu zatı Nüzhetiyye Halil Efendi olarak anmaya
başlamıştım. Şarkıyı öğrendikten sonra,musıkiye ayırdığım toplantılarda genellikle bu şarkıyı okurduk,büyük zevk
alırdık.Meclisimizin müdavimlerinden Muallim Kâzım Bey,bu şarkıyı benden
duyduğunu meslektaşlarına söylerdi.
Dostumuz Keçeci-zade Reşad Fuat Bey,Vak’a-nüvis Lûtfi Efendi’nin bu
şarkıyı Meclis-i Maarif başkanı Haydar Efendiye okuduğunu ,kendisininde bu
şarkıyı okutmak için iki defa Lûtfi Efendi’ye gittiğini, fırsat düşürerek
arzusunu belirttiğini fakat Lûtfi Efendi’nin bu şarkıyı okumaya yanaşmadığını
söyledi ve –Bakalım siz okutabilir misiniz ?- diye de ekledi.Bu şarkıyı Halil
Efendi’den dinledikten hayli zaman sonra,bir kere de Lûtfi Efendi gibi önemli
bir şahsiyyetten dinlemek istedim.Bir gün
kardeşim Ahmed Tevfik Bey merhum
ile Horhordaki evine giderek her zamanki
gibi iltifatlarına nail olduğumuz anda ,sırasını getirip o şarkıdan bahsettim.Sözlerime
cevap vermeksizin ellerini dizlerine vurarak usul tutmaya başladı.Şarkıyı
üstadane okudu.
-Benim yaşımdaki adem bu kadar okuyabilir.Gençliğimde Sultan
Mahmud’un başimamı Zeynülabidin Efendi’nin konağına davam ederdim.Sonradan oğlu Cemaleddin Efendi ile musıki meşk
ederdik.Bu şarkıyı da o zaman geçmiştim dedi .Elini öpüp teşekkür ettik Durumu
Reşad Bey’e söylediğimde,nasıl okuttuğuma hayret ve bana gıpta etti.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder